1 Mart 2009 Pazar

Gazete Habertürk 'özel' buluşması!



Aylardır beklenen gazete bugün yayın hayatına başladı. Habertürk gazetesi hayırlı olsun. Emeği geçenleri önce kutlayalım. Açtık okuduk, ekler, ayrı ayrı gazeteler, rengarenk bir dünya, türlü şekillerde reklamlar; pek mutlu olduk. Hatta gazeteyi değerlendirmek için bir grup arkadaş Nişantaşı'nda bir otel odası kiraladık, yayılıp rahat rahat okuduk. Dermişim...
Ya da, bize oda ayarlasın mizansen yaratalım diye bir halkla ilişkiler şirketine yalvardık.
O değil de hakikaten Salomanje'de takılıp kırmızı şaraplarımızı yudumlarken (hesabı kendimiz ödeyerekten) bir yandan gazeteyi inceledik, bir yandan da ön masadaki Hıncal Uluç ve arkadaşlarından sakınarak yorumlarımızı yaptık. Siz bunu dedikodu diye de okuyabilirsiniz.


Notlarımızı iletmezsek olmaz, çatlarız:

- Efendim Fatih Altaylı beyin birinci sayfadaki anonsunda yer alan resmi çıkarın yerine Ertuğrul Özkök'ün gülümseyen gözlüklü fotoğrafını koyun, üslup aynı, mizanpaj aynı. Tesadüf müdür?

- Aynı şekilde, Habertürk logosunu çıkarın ve zihninizde copy/paste yaparak yerine Hürriyet'inkini koyun. Evet elinizde bir Hürriyet birinci sayfası var. Zaten Murat Bardakçı da tepeden gülümsüyor. Alın size 2003 model Hürriyet. Gruptakilerden bazıları Sabah'a da benzetti. Haksız da değiller...

- Haber odaklı olacağını iddia eden bir gazetenin ilk sayfasında bir özel haber, scoop bekliyor insan okur olarak. Hele ki bomba haber yapmak için onca zamanları varken. Ama böyle bir haber göremedik. Murat Bardakçı arşivinden bir haber ve herkesi ilgilendirmeyecek bir manşet. Bütün bu gürültü bir adet eski moda Hürriyet için miydi?

- Gazetenin içindeki tek özel haber Deniz Seki'nin hapishane fotoğrafları. Magazin ilavesinin kapağında var ama birinci sayfaya değer görülmemiş. Oysa dünyanın her yerinde ünlü bir ismin hapishanedeki fotoğrafları, hele bir de sadece sizin elinizdeyse bir'den duyurulur. Ya birinci sayfayı yapanlar gazeteciliği bilmiyor, ya da servisler arası iletişimde sorun var. Belki de magazin müdürü Memet Güler uğraştı ama bir'e koyduramadı bu güzel haberi.

- Haberlerden devam edelim. Gazete Habertürk hep diğer gazetelere göre daha fazla haber vereceğini söyledi. Daha çok haber var ama ses getiren, gündem yaratan haber yok. İnternette yarım saat geçirseniz bütün duruma vakıf olabilirsiniz. O zaman bu kadar kağıta ne gerek var. Hem de dünyanın parasına...

- Gazetenin boyutu şirin ve insanın hoşuna gidiyor. Bu bir fark. Ama 'farklı gazete'nin başka nesi farklı anlayamadık. Bakış açısında değil, yazarlarda değil, atlatma haberlerinde değil... Peki nerede? Matbaada, renkte, mizanpajda mı? Ya da en fazla dövmeli gazeteciyi bir araya getirmesinde mi?

- İlk günden bir diğer gözlem de yazarlara dair. Herkes "işte geri döndüm, işte buradayım, oh be dünya varmış" tonunda yazılar yazmış. Meğer ne kadar çekiyorlarmış eski işlerinden, meğer ne eziyet görüyorlarmış diye düşünüyor insan. Kardeşim intikam almaya mı geldiniz, gazetecilik yapmaya mı? Yazarlar topluluğu değil, küskünler kulübü sanki...

Sonuç olarak bol bol şarap içtik, ilk günden bazı şeylerin tam anlaşılamayacağını, gazete hakkında sağlıklı bir fikir edinebilmek için zamana ihtiyaç olduğunu söyledik birbirimize. Şütte'den biraz Brie alıp son bir kadeh kırmızı şarapla katık etmeye evlere yollandık... Nişantaşı'nda güneş parlıyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder