12 Şubat 2009 Perşembe

The Whitest Boy Alive'ın yeni albümü hakkında...


Rules ilk albümün izinden gidiyor. Kimi yerlerde Dreams'e göre daha fazla dans ettirecek, sahnede çalmaya daha uygun şarkılar yapmışlar. Kimi yerlerde klavye kullanımı Everything But the Girl'ün 90'larda verdiği hissiyatı aratmıyor (Intensions, High on the Hills). Albümün tamamına yayılmış ve çeşitlenmiş klavyeler gruba yaramış.
Courage hemen kendini belli eden bir şarkı. Çıkış parçası olmaya en yakını o. Timebomb her grubun çalmaktan zevk alacağı türden bir takılmaca şarkısı. Ama tıraş yapan gitar soloları falan yok. Onun yerine müzik birden beşe her viteste çiçek gibi açılıyor. High on the Hills ve 1517 albümün kalanına göre daha dramatik ama dans hissinden hiç kopmayan şarkılar. Dead End'de grup The Police misali aksak bir ritmin arkasına takılıp gidiyor. Sonra gayet dinamik bie şekilde parça başlıyor.
Benim ilk favorim Rollercoaster Ride. Bu şarkıyı şu anda loop'a alıp defalarca dinliyorum. Sıkılmaktan korkuyorum. Sıkılınca haber veririm. Son derece sakin, ağır ama groove'u tam, bence mükemmel olmuş. Bitmesi sinirimi bozuyor.
Erlend Oye'nin sonradan remikslediği kendi şarkılarını andıran elektronik bir psikolojideki Island, albümü harika bir şekilde kapatmış.
Whitest Boy Alive, Rules'da en iyi yaptığı şeyi tekrarlıyor. Basit bir loop bul, kültürünü ve gözlemlerini konuşturarak ondan harikalar yarat. Fazla kalabalık yapma az ve öz entrüman kullan ve hepsinin sesini ayrı ayrı duyalım. Kulağa hiç zor gelmiyor değil mi? Ama zor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder