30 Haziran 2009 Salı
20. yüzyıl işte şimdi sona erdi!
Michael Jackson’ın ölümü sembolik olarak İkiz Kuleler’in yıkılmasından daha büyük bir travma benim için…
Cuma sabahı saat 01.30. Telefon çalıyor: “Michael Jackson ölmüş!”
Bir David Lynch filmi fantezisi gibi. Az sonra uyanacağım, hepsi rüya çıkacak…
Televizyonun karşısında uykulu gözlerle CNN’e bakıyorum.
UCLA Medical Center’ın kapısının önüne hayranlar toplanmaya başlamış.
Yeni yeni bilincine varıyorum şimdi. Michael Jackson hakikaten ölmüş.
“İşte 20. yüzyıl şimdi bitti!” diyorum kendi kendime...
2000’de falan değil. Şimdi bitti. Bundan sonra 2012’de olur, kıyamet de kopar her şey olur.
Elvis Presley’in öldüğü günü dün gibi hatırlarım.
Küçük bir çocuğum, evde oynuyoruz bağıra çağıra.
Annem geliyor, susturuyor. Radyonun sesini açıyor: Elvis Presley ölmüş.
Sessizlik... Farkında değiliz ama hoş bir şey değil bu olan.
O gün annem ne hissetti bilmiyorum. Ama ben evvelki akşam çocukluğumu birlikte geçirdiğim çok sevdiğim bir yakınımı kaybetmiş gibi oldum.
İlk aklıma gelen şey bir dönemin bittiği.
Hangi dönem başladı emin değilim, ama bir dönem sona erdi.
Michael Jackson’ın ölümü sanki iki yüzyıl arasındaki bağı kopardı.
80’lerin en büyük simgelerinden biridir kendisi. Madonna da var, biliyorum ama o 21. yüzyıla çoktan geçti. Büyüdü, başka biri oldu. Yetişkin oldu.
Daha normal bir hayat sürdü. Yeni çağa uyum sağladı.
Michael öyle değil. O hep 80’lerin, hep çocukuluğumuzun Michael’ı.
90’lardaki halini de çok benimsemeyişimiz bundan.
Benim Michael’ım çok eskilerdedir.
1979 yılındaki “Off the Wall” albümü mesela. Yetişkinliğe ilk adımdır. “Don’t Stop ‘Til You Get Enough”tır ilk göz ağrım.
Benim dediğim ilk albüm ise “Thriller”dır; 1982.
Baktım televizyonda herkes son döneminden bahsediyor. Müslüman mı oldu, Yahova şahidi olarak mı öldü? Kardeşim Michael Jackson ölmüş, siz neden bahsediyorsunuz…
Açtım arşivimi. 1983’e ışınlandım. Rolling Stone 17 Şubat. Enfes bir röportaj.
San Fernando Vadisi, Neverland tesislerinden manzaralar.
Doğru dürüst okula bile gitmemiş, babasının dört yaşından ölene kadar çalışmaya zorladığı, baskı altında tuttuğu ne çocukluğunu, ne gençliğini yaşayabilmiş birinden söz ediyoruz.
Hiçbir zaman doğru dürüst bir arkadaşı, sırdaşı, sevgilisi, çoluğu çocuğu ya da ailesi olmamış biri.
Dönem dönem bunların hepsine sahipmiş gibi görünse de, aslında durumu kameralar önünde Lisa Marie Presley’i zorla ve olabilecek en sakil şekilde öptüğü andaki kadar içler acısı biri…
9 yaşında bir çocuğun en yakın arkadaşı ve sırdaşı 25 yaşındaki Diana Ross ise normallikten söz edemeyiz.
Rolling Stone yazarı evindeki rafta duran grekoromen güreş madalyalarından giriyor tasfire, Los Angeles’daki sağlıklı yemekler yapan restorandan çıkıyor. Michael daha o zamanlardan takıntılı sağlıklı yaşama.
Ve o zamandan arızalı:
“Hayatımın olabilecek her anında birileri beni taciz ediyor” diyor. İngilizce ‘mobbing’ ifadesini kullanarak.
Taciz edenler, hayranlar.
Nereye gitse ona dokunmak, onunla konuşmak istiyorlar. Michael kaçamayacağını saklanamayacağını biliyor.
“Bu tam zamanlı bir iş ve ışıklar sönünce eve gidip kafanı dinleyemiyorsun. Bu canımı acıtıyor” diyor. Hep acıtacak…
Sonuçta 24 yaşında “Thriller” dünyayı yerinden oynatırken malikanesinin bahçesinde korsancılık falan oynayan, Disney oyuncaklarını eve gelen muhabirlere gururla gösteren bir adam.
Jackson kardeşler bu röportajın yapıldığı 1983 yılına kadar toplamda 100 milyondan fazla albüm satmış. Michael’ın hayatının top dönemi.
Sonra düşüş başlıyor.
Önce yavaş, sonra hızlı.
Michael Jackson bir sanatçıyı bekleyen en kötü sona doğru yavaş ama emin adımlarla, önlenemez bir şekilde geldi: Kendi kendinin karikatürü haline gelmek.
Hep Thriller döneminde kalmayı istedi. Hep o kadar zirvede olmayı hayal etti.
Her yeni albümde o döneme dönme arzusu ve her seferinde yeni bir hayal kırıklığı.
***
Televizyon hala açık.
Londra konserleri mi onu mahvetti? Yoksa çevresindeki kan emiciler mi?
Vücudu 50 konserlik seriyi kaldıracak durumda değildi. Neticede 50 yaşında bir adam bu. Dünyanın ilacını kullanıyor. Üstelik başarısızlık takıntısı var. Ve sahnede dans etmesini, ay yürüyüşü yapmasını bekliyor ondan dünya.
E kaldırmadı vücudu.
“Çocukluğunu yaşayamayan biri olarak yaşlılığında çocuk gibiydi ve çocuk gibi öldü” diyor Rolling Stone’dan Anthony DeCurtis.
Michael Jackson’ın ölümü sembolik olarak İkiz Kuleler’in yıkılmasından daha büyük bir travma benim için…
Açtığı yara daha büyük.
O gece bizim kuşak ayaktaydı. Kimse uyumadı.
Sabaha kadar mesajlar, telefonlar…
Bir yakınınızı kaybedince büyürsünüz.
Biz de artık büyüdük. Eskisi gibi olmayacak…
Milliyet'te yayınlanmıştır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bugün haber türk gazetesinde yazının bi kısmı yayınlanmış web blog bölümünde
YanıtlaSil