Geçenlerde arşive bakarken buldum bu yazıyı. Rolling Stone'daki Pop Dünya isimli köşemde yayınlanan bir şey. Düşüncelerim değişmemiş hiç. Hala aha böyle yandaki gibi mutsuz ve tedirginim!
Mp3’ü sevmiyorum. Çünkü ses kalitesi berbat.
Mp3’ü sevmiyorum çünkü bu berbat ses kalitesiyle en sevdiğim şarkılar birer cep telefonu melodisine dönüşüyor. Onları bir daha eskisi gibi algılayamıyorum.
Mp3’ü sevmiyorum çünkü eski şarkıların çoğu dijital platformda yok. Sevdiğim bazı şarkılar sadece plaklarda var.
Mp3’ü sevmiyorum çünkü Türkiye’de yasal download sitelerinde aradığım hiçbir şey yok. Doğru dürüst albüm de ithal edilmiyor. Zorla Karayip Korsanı olduk. Milletçe indiragandi…
Mp3’ü sevmiyorum çünkü mp3 player’ımı sevmiyorum. Bir adet iPod’um var ve bu alet hem müzik, hem teknoloji katili. Üstelik metres gibi para yiyor. En ufak fonksiyonu yerine getirmek için internetten bir şeyler indirmem gerekiyor. Ve tabii parasını ödemem. Her sabah bugün acaba Steve Jobs bana ne sokuşturacak diye uyanıyorum. “Video izleyecektim,” o halde 35 dolar ver şu programı indir. “Yeni sürüm şeysi vardı,” bir 35 dolar daha ver. Sürekli bitmeyen istekler, yüklenmesi gereken programlar. Mağdurum.
Mp3 Player’ımı sevmiyorum çünkü zırt pırt girişi bozuluyor. Kulaklık girişi aldığım haftadan itibaren arızalı olduğundan tek kulaklıktan ses veriyor. Bu aleti çoğu zaman Boğaz Köprüsü’nden aşağı atmak istiyorum.
Mp3 Player’ıma ayrıca kılım, çünkü satamıyorum, elimde patladı. Berbat bir şey olduğunu düşündüğümden onu pazarlamayı beceremiyorum. “Çok güzel bak 30 giga, çok da kullanışlı” diyemiyorum. Çünkü yalan. Her dakika yeni bir özellikle yeni bir modeli çıkıyor ve aldığım şey ikinci gün teknolojik çöp haline geliyor.
***
Bana geri kafalı diyebilirsiniz. Ama geçen gün evde plak dinlerken gerçek sesler duymanın hazzını yaşadım. Dinlediğim müziğin türü, şarkıyı kimin söylediği falan bir anda önemini yitirdi. Geriye salonu dolduran harika sesler kaldı. Mp3 tost. Birbirinin üzerine bastırılmamış, preslenmiş yutmaya hazır bir lokma. Plak ya da CD’de ise malzemeyi masaya rahat rahat yayıp, hepsinin kokusunu ve tadını ayrı ayrı hissedebilirsiniz. Evet cebinizde taşıyamazsınız ama her şeyin bedeli var. Evet demokrasi var, evet evde bilgisayarı olan herkes müzik yapabiliyor ve evet bu insanları rahatlatıyor olabilir. Ama hiçbir şey karşılıksız değil. Müzikal özgürleşmenin ağır da bir bedeli var. Zihnimiz çöplüğe döndü. Evet keşfetmek harika. Ve evet Sibirya’daki bir indie-folk grubunu bile MyPace’ten bulup dinleyebiliyoruz. Ama iyi bir şarkı dinleyebilmek için 1000 adet berbat şey dinlemek de saç baş yolduruyor. Albüm bir romansa, şarkı onun bir bölümüdür. Mp3 formatında ise biraraya geldiklerinde karmakarışık anlaşılmaz, karga burgu bir tomar nota dönüşüyorlar. Ve ben bu karışıklıktan biraz sıkılmaya başladım galiba…
Efendim? Evet bana eski kafalı diyebilirsiniz. Çünkü buna değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder